25 Şubat 2013 Pazartesi

ÇÖZÜM ODAKLI TERAPİ Çiftler arası veya aile içi yaşanan krizlerde birçok kişi, uzun zaman aldığını, geçmişiyle yüzleşmesi ve acı veren olayları tekrar tekrar yaşaması gerektiğini düşündükleri için psikoterapi görmekten kaçınırlar. Bu süreçte de kendilerini ve birbirlerini yıpratır, alternatif çözümleri göremezler. Sizde böyle düşünenlerdenseniz, ön yargılarınızı bir tarafa bırakıp, çözüme odaklanmaya ne dersiniz? Post modernist akımın doğurduğu, dil, hikaye ve kişinin içinde yasadığı kültüre dayalı olan çözüm odaklı terapi, psikanaliz, davranışçı ya da bilişsel gibi geleneksel yaklaşımlara alternatif olarak çıkan bir terapi metodudur. Insoo Kim Berg ve Steve De Shazer tarafından bulunan çözüm odaklı terapiye göre problem, kişinin beli bir olaya karşı uyguladığı başarısız çözüm girişimleridir. Kişinin belli bir olaya karşı sürekli aynı işlemeyen çözüm girişimini uygulaması hem kişiyi hem de etrafındakileri yıpratır. Kişinin içinde bulunduğu istenmeyen durumdan kurtulabilmesi için sonsuz çözümler üreten ve kişiyi hedeflediği amaca doğru yönelten bu metot, depresyon, madde bağımlılığı, intihar, anksiyete ve daha birçok probleme çözüm olmuştur. Çözüm odaklı terapi boyunca terapist değil, kişinin kendisidir hayatının ve probleminin uzmanı. Terapist tamamen kişinin terapiye getirdiklerine odaklanır. Kişinin getirdiği problemin ya da problemlerin dışında kişiye herhangi bir teşhis koymaz. Teşhis koymanın, kişiyi hayat boyu o teşhisle yani problemle yaşamaya itmek olduğunu ve bunu kişinin kendine güvenine, davranışlarına ve hayatına müdahale etmek olarak görür. Terapist kişinin problem çözme yeteneklerine odaklanır. Bu yetenekleri içinde bulunduğu problemi çözmekte kullanır. Geçmişe değil, bugüne ve geleceğe odaklı olan çözüm odaklı terapinin süresi genellikle diğer terapi sürelerinden daha kısadır. Ortalama suresi 10-15 seanstır. (Bu süre kişiye göre değişiklik gösterebilir). American Counseling Association (Amerikan Danışmanlık Birliği) tarafından da onaylanan ve desteklenen çözüm odaklı terapi, Amerika’da birçok hastane ve klinikte çocuklar, ergenler, çiftler ve aileler üzerinde uygulanıp, başarılı sonuçlar vermektedir. Siz de senelerce terapiye gidip problem üzerine problem anlatıp paranızı, zamanınızı ve sabrınızı harcamaktan yakınanlardansanız ya da sadece bu nedenlerden dolayı terapi görmüyorsanız çözüm odaklı terapi tam size göre olabilir.

30 Ocak 2013 Çarşamba

Değişimin Mümkün Olabileceği Üzerine Bir Hikaye!

Okyanusun dibinde kabuğu açık olarak yatan bir istiridye, su üzerinden akıp geçerken solungaçları ile yiyecek toplayıp eğleniyormuş. Aniden yakınındaki bir balık, kuyruk darbesiyle kum ve çamur fırtınası yaratmış. İstiridye de kumdan nefret edermiş; zira kum öylesine pürüzlüymüş ki kabuğunun içine kaçarsa son derece rahatsız olurmuş. İstiridye derhal kabuğunu kapamış ama çok geç kalmış; sert ve pürüzlü bir kum taneciği içeri girip, iç derisi ile kabuğun arasına yerleşmiş. Kum tanesi istiridyeyi çok rahatsız ediyormuş. İstiridyenin bu durumda iki seçeneği varmış. Ya kum tanesinin hayatı boyunca canını yakmasına izin verecek ya da onu olduğu gibi kabul edip inci tanesine dönüştürecek........

24 Ocak 2013 Perşembe

Bu cümleyi duyduğum zaman üzerinde çok düşünmüştüm. Neydi bu “fotokopi günler”? Teknik olarak baktığımda bir birini tekrarlayan günler olarak açıklayabiliyorum. Özünde verimsiz, üretkenliğin olmadığı, yaratıcılığın kalmadığı, kişiyi kısır döngüye sokan ve hatta ileri safhalarda depresyona kadar götürebilecek bir süreç. Bu şekliyle bile insanın içini karartıyor. “İçinize dönüp bakıyor ve hemen değişik birşeyler bulmalı ve yapmalıyım” diyorsunuz. Bu şekliyle baktığımızda fotokopi günler hayatımızın bazı evrelerindeymiş gibi görünür. Oysaki fotokopi günler doğumla başlamıyor mu? Şanslıysanız fotokopi günlerin ilk 3 yılında annenizle birliktesinizdir. Ve o kendini geliştirmek adına okuduğu annelik sanatı adı altındaki kitaplardan öğrendikleriyle ara sırada olsa bebeğini gezmeye götürür. Orada asıl amaç bebeği gezdirmekten çok kendi fotokopi günlerini renklendirmektir. Sonra okul yılları başlar. Kreşe/okula teslim - Eve teslim. 2 nokta arasında gidip gelen bir araç gibi. Şanslıysanız tali yollara sapar yeni keşifler yaparsınız. Ve bu size mutluluk, heyecan, güç ve yeni keşifler için enerji verir. Tüm o öğretmenlere yapılan şakalar, okuldan kaçmalar, arkadaşlarla gezmeler, ilk flört, ilk aşk, kalemlerle evin, okulun duvarlarını boyamalar, komşunun bahçesinden aşırdığınız meyveler, kardeşinizle yaptığınız kavgalar bunlar aslında 2 nokta arasında gidip gelen aracın tali yolları değilmi? Okul yıllarından sonra iş ve ev hayatı başlar. Alışmışız, alıştırılmışız bir kere fotokopi günlere ve 2 nokta arasında gidip gelmeye. Aynı restorantlara, sinemalara gidilir. Hep aynı tatil yörelerine gidilir. Hep aynı mağazadan alışveriş yapılır. Yıllar gelir geçer, şöyle bir dönüp te geriye baktığınızda aslında gördüğünüz fotokopi günler değilmidir? Aslında bunlar etrafımıza mahremiyetimizi korumak, güvenli ortamda olmak adına çizdiğimiz sınırlardır. Ancak çizdiğimiz bu sınırlar dünyamızı, bakış açımızı, yaratıcılığımızı sözün özü bizi kısıtlar. Bunlar zaten benim de bildiğim şeylerdi doğru söylüyorsun da bunları için ne yapacağım onu söyle? Diyen bir ses işittim. O zaman seçeneklerimize bakalım. Bunu değiştirmek için ebeveyn olarak önce kendimizden başlayalım. Tıpkı uçaklarda acil durumda çıkacak oksijen maskelerini önce kendinize takmanızın söylendiği gibi. Kendi keşfinizi yapın. Çünkü siz değişirseniz çevreniz de değişir. Neredeyim, nereye gidiyorum? Bu gidiş bana ne sağlayacak? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar sizi tatmin ediyor ise ozaman sorun yok demektir. Yok sizi düşündürüyor ise hemen uygulayabileceğiniz yakın bir hedef koyun kendinize ve uygulayın. Yapabildiklerinizi gördükçe daha yeni hedeflerin keşfini yapıp, bunları başarmanın keyfini çıkarın. Bu keşifleri yapmak için gerekiyorsa yardım almaktan çekinmeyin. Çocuğunuza odasının duvarlarını istediği gibi kullanma fırsatı verin. Ne kaybedersiniz? Muzu neden kırmızı yaptın, ağacın yaprakları yeşil olur gibi sınırlar çizmeyin. Yapabildiklerini yapmasına fırsat verin ki başarmanın hazzını yaşasın. Sayın Hocam Üstün Dökmen derslerinde hep örnek verirdi. Koltuğa çıkmaya çalışan çocuğa sözde yardım ederek, başarma duygusunu tatmasına engel olmayın. Sınırlar beyinde başlar. Siz o sınırları kaldırdıkça göreceksinizki daha özgür, daha mutlu, daha yaratıcı, birbirinin aynı olmayan günler gelecek. Bu fotokopiden farklı renkler, farklı desenler çıkacak. Hemen şimdi şuanda sınırları kaldırmak için ilk adımı atmaya ne dersiniz? (Beğenmezseniz vazgeçme hakkı size aittir)

13 Ocak 2013 Pazar

Atölye Etiler'den Esintiler!

Merhaba!

20 yıllık Psikolojik Danışmanlık mesleğimden 2 yıl önce emekli oldum. Geçen 2 yıl boyunca katıldığım sertifika programlarıyla bilgilerimi güncelledim. Tabi ki kendimi de. Şuanda homeoffice, aile ve çift terapilerinin yanında ergenlerle çalışıyorum. eğitimhaberim.com sitesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Milliyetblog da yazıyorum. http://blog.milliyet.com.tr/idem.tonoz Türkiyenin lider iletişim ve teknoloji firmasındaki psikologlara danışmanlık yapıyorum. Üniversite sınavına hazırlanmakta olan oğluma annelik yapıyorum. Sevgili eşime hayat yolculuğunda yol arkadaşlığı yapıyorum. Resimlerimi yapıyorum ve arta kalan zamanımda, ne kadar kalıyorsa o kadar uyuyorum. Bana ulaşmak isterseniz mail atabilirsiniz. Asistanım Arzu sizinle en kısa sürede iletişime geçecektir. Mail adresi: idem.tonoz@gmail.com Hayal ettiğiniz herşeyin gerçekleşmesi dileklerimle.... Çalışma alanlarım; Yetişkin Psikolojik Danışmanlığı • Depresyon • Panik Atak • Kaygı Bozukluğu • Obsesif Kompulsif Bozukluk • Stresle Mücadele • Öfke Yönetimi • Özgüven Sorunları • Kişisel Gelişim Çalışmaları • Kişilik Sorunları • Yaygın Anksiyete Bozukluğu İlişki Danışmanlığı(Evlilik ve Çift Danışmanlığı) • Aile ve Evlilik Danışmanlığı • Çift Danışmanlığı • Nişanlılık Problemleri • Flört Sorunları • Aldatılma/Aldatma • Kıskançlık • İlişkilerde Bağımlılık • Terkedilme ve Terkedilme Korkusu • İlişkilerde Öz Güven Sorunları • Biten Bir İlişkinin Etkileri • Boşanma Süreciyle Aktif Başa Çıkma Çocuk/Ergen Danışmanlığı • Okul Olgunluğu (Çocuğum Okula Hazır mı?) • Okula Uyum Sorunları • Ergen ile Ebeveyn Arasındaki İletişim Sorunları • Arkadaş İlişkilerinde Zorlanma • Özgüven Sorunları • Ergenlikte Kimlik Oluşumu ve Ergenlik Depresyonu • Davranış Problemleri • Dikkat Eksikliği • Sınav Kaygısı • Öğrenci Koçluğu • Boşanma ve Çocuklar • Çocuklar ve Yas • Oyun Terapisi

Senin Hedefin Ne?

Hedefin mi var. Yoksa hayal mi ediyorsun ? Başarmak için, yol haritasına, stratejiye ve hedefe ihtiyaç vardır. Önce bir yol haritası çıkarın ve strateji belirleyin. Stratejisi olmayan en güçlü ordular dahi savaşlarda yenilgiye mahkumdur. Bunun için kendinize güçlü sorular sorun. Çünkü güçlü sorular, doğru hedefler getirir. Başarı ne demek? Bunu ne kadar istiyorsun? Bugüne kadarki gerçekleştirdiğin başarı hikayelerin neler? Sence hedef nedir? Gerçekleştirdiğin hedeflerin oldu mu? Bunları nasıl gerçekleştirdin? Bu maraton için hedefin ne? Bu sana ne sağlayacak? Gibi sana uygun sorulara vereceğin cevaplar seni hedefine götürecektir. Hedefinin ne olduğunu bilen biri ise hedefe giden yolda neleri yapması – yapmaması gerektiğini çözümlemiş demektir. Sevgili gençler, adına maraton dediğimiz bu süreçte, hedefinizi doğru belirleyin. Bu yolculukta zaman zaman yorulduğunuz anlar da olacaktır. Öyle durumlarda hedefinizi düşünün ve dönün katettiğiniz yola bakın. Tekrar yola koyulmak için yeni başlangıç yapmaktan korkmayın. Maraton koşularında en kritik nokta 20 ile 25. km arasıdır. 20. km ye gelen bir yarışçı artık yorulmuştur nefesi kesilir, kaslarında inanılmaz ağrılar hisseder. Maratonda bırakmalar genelde bu kilometreler arasındadır. Ancak hazırlık aşamasında stratejisini doğru yapan yarışçılar bilir ki 25.km den sonra yeni bir başlangıçla hedefe varabilir ve yarışı bitirebilir. Üniversite sınavı da bir maratondur. Hedefinin ne olduğunu bilen, stratejisi olan öğrenciler bu yarışı bitirecektir. Ancak bu noktada size güçlü bir soru daha; istediğin maratonu bitirmek mi yoksa hedefi gerçekleştirmek mi? Zirveler başarı hikayeleriyle doludur, haydi sen de kendi hikayeni yazmaya başla. İdem Kucur TONOZ

Evlilikte Aldatma

Evlilikte Aldatma Evlilik sürecinde meydana gelebilecek temelde 2 travmatik olay söz konusudur. Bunlardan biri ölüm diğeri ise aldatmadır. Aldatmanın sonuçları daha tahrip edicidir. Çünkü aldatma ölüm gibi doğal bir oluşum değildir. Aldatmayla ortaya çıkan depresyon ölüm nedeniyle oluşabilen depresyondan daha fazla hasar verir. Aldatma 3 kişilik bir oyundur aslında. Bu dönemde aldatılan eşin rolü çok önem kazanır. Kendini sorgulaması, mahremiyetinin delinmiş olması, kendine olan öz değer kaybı, aldatmaya yüklediği anlamlar ve kişilik yapısı bu süreci yönetme şeklini belirler. Yapılabilecek en büyük ve ilk hata 3. Oyuncu ile iletişime geçmek, geçmeye çalışmaktır. Aldatma evliliğin gündemine oturduğu anda iletişim kanalları kırılır ve hatta kapanır. Eşler birbirlerinin söylediklerini duymaz işitmezler. Ortaya çıkan ilk tepkiler aldatılan eşte, korku, öfke patlaması, öz güven kaybı, kıskançlık, ağlama nöbetleri ve kuşkuculuk şeklinde iken, aldatan eşte suçlama, savunma ve aldatmanın niteliğine göre pişmanlık şeklinde görülür. Her iki durumda da kişiler kendilerini ve eşlerini, yapılan ve yapılmayanları sorgularlar. İlişkilerini sorgulamazlar. Oysa sorunun kaynağı ilişkilerdedir. Çiftler bu süreci doğru yönetirler ise bu sarsıntıdan daha güçlenmiş olarak çıkmaları da mümkündür. Bunun için her iki eşte sorumluluğu almalıdır. Dürüstlük ve açıklık olmazsa olmazlarımızdır. Çünkü güven ve sadakat duyguları bir kez çatırdamıştır. Onu yeniden inşaa ederken de her iki eşe de görevler düşmektedir. Bu dönemde eşler karşılarına çıkacak tuzaklara düşmemelidirler. Nedir bu tuzaklar? Araya mesafe koymak, aşırı sessiz/tepkiler, kuşkular,sorgulamak, yargılamak, alay etmek, çocukları veya yakınları konunun içine dahil etmek gibi. Bu tuzakların biri veya birkaçının yaşanması eşler için geri dönülmez sonuçlar yaşanmasına neden olabilir. Aldatmanın gündemine oturduğu evliliklerin çıkış yollarında en büyük desteği profesyonel bir yardım almaktır. İletişim kanallarının zarar gördüğü bu dönemde tarafsız bir uzmanın klavuzluğunda bu süreç gelecekte oluşturulabilecek sağlam yapı için bir fırsata dönüşebilir. Elbette terapi sürecinin başarısını da eşlerin katılımı, dürüstlüğü ve kişilik yapıları büyük ölçüde arttırır. Ayşe Hanım (hayali bir isim kullanılmıştır) kocası tarafından aldatılmış ve aldatıldığını öğrendikten 1,5 ay sonra yardım için başvurmuştur. Onun tarifiyle evlilikte aldatma = hortum (doğa olayı)du. Evliliğinin üzerinden bir hortum geçtiğini düşünüyordu. Aslında doğrudur evinizin üzerinden bir hortum geçmiştir. Sanırsınız ki sizin oralarda hiç hortum olmaz, olsa da size gelmez, gelse de zarar veremez. Oysa ki o hortum bir geldimi ne malikane tanır ne gecekondu. Tutunmasını bilmeyen herbirini al aşağı eder. Eğer toz bulutu dağılmadan adım atmaya çalışırsanızhortumun yarattığından daha büyük zararlara neden olabilirsiniz. Bu nedenledir ki toz bulutu yere inmeden adım atmayın, kararlar alıp uygulamayın. Bu yardım için size uzanacak mutlaka bir uzman eli vardır. Bunun için çaba harcayın ve gerçekten isteyin. İdem Kucur Tonoz Psikolojik Danışman&Aile ve Çift Terapisti&Profesyonel Yaşam Koçu